1260 - Hintliler halka göstermek için karanlık bir ahıra bir fil getirmişlerdi.
Fili görmek için o karanlık yere bir çok kişi toplanmıştı.
Fili o karanlıkta görmenin imkanı yoktu; herkes file el sürmedeydi.
Birinin eline, filin hortumu geçti; fil dedi, bir oluğa benziyor.
Birinin eli, kulağına dokundu; fil ona yelpazeye benzer bir şey zannını verdi.
Birisi, eliyle ayağına dokundu; filin şeklini dedi, direk dibi gördüm.
Birisi, elini sırtına koydu; bu fil dedi, bir taht gibiymiş.
Böylece herkes, filin bir yerine dokundu; neresine dokunduysa ona göre anladı; fili o çeşit anlatmaya başladı.
Bu bakımdan sözleri, birbirine aykırı oldu; birisi dal dedi ona, öbürü elif adını taktı.
Her birinin elinde bir mumu olsaydı, sözlerindeki ayrılık, aykırılık kalkar giderdi.
Duygu gözü, elin avucuna benzer ancak; insanın avucu, filin her yanını kavrayamaz ki.
1271 - Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka... Köpüğü bırak da denizi gören gözle bak.
Kaynak: Abdülbaki Gölpınarlı, Mesnevî Tercemesi ve Şerhi, III-IV Cilt, S. 99, İnkılâp Kitapevi, 3. Basım, 1983
2 yorum:
Merhabalar,
Ellerinize emeğinize sağlık. Bloğunuzu çok beğendim ve izlemeye aldım. Bana da bekliyorum. Güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle. Sevgilerimi bıraktımmmm…..:))
çok teşekkür ederim Selda Hanım, takibe aldım sizi ve sevgilerimi sunuyorum çokça (:
Yorum Gönder