Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Eylül 2011 Perşembe

Senin Korkularını Benim İnceliğimi

Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,

ne kapanan kapılar,

ne yıldız kayması gecede,

ne ceplerde tren tarifesi,

ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!


İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,

birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.

Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,

duvarlara dalıp dalıp gitmesi.

Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.

Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.

Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.

Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.

İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,

hüznün arması ayrılık.

O küçük ölüm!

Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.


Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.

Ben bulutları gösterirken,

“bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış,

“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı”

türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,

Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,

“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ”

diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.


Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını,

bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.

Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.

Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında.....

Ne mi yapacağım bundan sonra?


Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.

Şiir yazmayacağım bir süre,

Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.

Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.

Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.

Falcı kadınlara inanmayacağım artık.

Trafik polislerine adres sormayacağım,

Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye....


Ne yapacağımı sanıyorsun ki?


Tenin tenime bu kadar sinmişken,

ömrüm azala azala önümden akarken,

gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..

Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,

bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.


Şükrü Erbaş

Sınırların var senin de kendini bilirsen ey insan!

Aklıma gelen herşeyi yazarsam doğru bi iş yapmış olur muyum dersiniz, benim cevabım; tabiki hayır.. Çünkü insan bin düşünüp bir söylemeli, en azından aklı başında bir insan diğer bir deyişle aklı da fikride gerçekelere açılmış, aşmış bir insan.. Bu yüzden olsa gerek, uzun süre, günlerce düşünürüm yazmadan önce.. Yazmak için oturduğumda hakeza.. Yazmak zor iş vesselam.. Sanmıyorum öyle büyük fikir adamlarının düşünmeden bişeyler kaleme aldıklarını.. Yazmak önce düşünen ve algılayan bir kafayla beraber derinleşmiş, hissedebilen bir yürek ardından da azimli, istekli, güçlü bir bilek ister.. Ben daha kendi yolumun başındayım biliyorum.. Eksiklerim çok ama ben kendi yolumu karınca misali aşan bir yolcuyum. Zaten ben tamamım dediğim vakit sıfırın altına düştüğüm an olur ki böyle düşünenler bana göre içsel ve dışsal bütünlüğünü sağlayamamış ve kendini başkalarıyla kıyaslamış insancıklardır. Soruyorum, kime göre tamamsınız, neye göre kemal noktadasınız, hangi mevzu sizi en iyi olduğunuz konusunda rahatlatıyor? Verilecek cevap basit ve saçma olacaktır. Çünkü insan yapmadan yapabileceklerinin sınırını bilemez.. Ha evet belki dünyanın en yüksek dağına çıkmış olup, en iyi ödülünü almıştır fakat aynı dağı ondan daha az zamanda tırmanan bi başkası veya daha üstün vasıflarla başaran bi başkası çıktığında işler değişecektir. Burada konuyu saptırmadan söylemek istediklerime devam edeceğim çünkü benim kastettiğim şu ki insan hiçbir zaman kendinden son derece emin olmamalı, evet mutlaka kafi güveni olmalı fakat elde ettiği başarılar gözünü döndürmemeli velhasılıkelam insan, güçleriyle beraber zayıflıklar içinde yaratılan bir varlık olduğunu unutmamalı, insan olduğunu bundan dolayı yapabilirlik sınırının elbette olduğunu bunun yanındaysa yapılabilecek işlerin ve  daha iyisini yapabilecek bir başkasının mutlaka olabileceğini aklından çıkarmamalıdır..Neticede insanoğlu, kendi kararlılığına ulaşıncaya kadar hep bi mücadele halindedir. Bu onur, son nefesini verene kadar tüm insanoğullarının kendi hayat hikayelerini tamamlamaları için onlara verilen en güzel hediyedir..
Saygılarımla..