Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Haziran 2011 Cuma

AHLAK ÇARŞISI

• Dostoyevski’ye ahlak nerdedir diye sorsalardı; suçtan önce, cezadan çok sonradır, derdi. Schopenhauer’e sorsalardı; ızdırap ile sıkıntı arasındadır, derdi. Bukowski’ye sorsalar; defolun buradan, derdi. Bana sordular; devletime sormalıyım, dedim.


• Bırakalım da dergiler, kitaplar sadece okunmaya değer olmadıkları için kapansın, batsın ve satılmasın. Utanılacak şeylerin ne olduğuna kendisi karar verecek çocuklar ve gençler yetiştirelim. Onları ağır çantalardan, karlı yollardan ve paslanmış kaydıraklardan kurtaralım önce. Ellerine makas değil, kalem verelim.


• Yasaklar suç pazarını büyütmüyor olsaydı kokainin leblebi tozundan farkı olmazdı. Yoksa, teoride ikisi de soluk borusuna kaçtığında ölümcül olabiliyor. Yasaklamak çözüm olsaydı, ahmakları yasaklar kurtulurduk. Oysa yapmamız gereken şey toplatmak, yakmak ya da üstünde tepinmek değil. Sınır diye bize öğretilmiş köşe noktalarının yeni belirleyici akıllarını büyük akıllar yapmak. O akılları kendi kendine ölçüp biçebilecek, kendi söküğünü dikebilecek terzilere dönüştürmek.

• Ahlak otobüsü, evrenin hiçbir yerinde, karakol veya mahkeme salonundan yolcu almamıştır. Ahlakın durağı yeşermiş kalplerdir, yosun tutmuş kanunlar değil. Ahlak en çok kalbin kombisiyle ısınan, zihnin izolasyonuyla şenlenen evlerde, parklarda, kreşlerde ve mutfaklarda göründü. Eğitilmeyen bir kafa bırakın ahlakı, cebindeki nane şekerine bile sahip çıkamaz.

(http://www.afilifilintalar.com/ )

Hiç yorum yok: